Yard.Doç.Dr. A.Beyhan Özdemir
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü Öğretim Üyesi
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü Öğretim Üyesi
Fotoğraf; günlük etkinliklerimizle birleşmiş ve aynı zamanda da hayatın evrelerini belirleyen önemli fenomenlerden birisidir. Bütün cüzdanlarda, çantalarda, okul sıralarında, oturma ve yatak odalarının duvarlarında fotoğraflar yer alır. Bunlar bazen ailenin, acı anılarıyla, saygı duyduğu ölüleriyle dolu küçük kutsal merkezlerdir. Güvenlik yönetimi, polisiye durumlara, arama-taramalara, adli hatalara karşı koruması amacıyla insanları vesikalık fotoğraf çektirmeye zorlar. Vesikalık fotoğraflarımız öylesine kusursuz erdemlere sahiptir ki, kendi öz kişiliğimizin gerçekten yerine geçer ve hatta kendi kendimizden daha gerçek hale gelir.
Fotoğraflarla gezilerin ve sevdiğimiz yerlerin sadık anısını da saklamasını isteriz. Bir süre sonra tanıklık, gerçekten daha canlı olur. 1900’lü yılların başında fotoğraf kartpostalları tanıtılarak bütün dünyaya yayıldı. Yüzyıldan fazla bir süredir de tüm dünyada gidilen yerlerin kartpostallarından satın alarak dostlarımıza, gittiğimiz yerlerin birer kanıtı – belgesi olarak göndeririz.
Fotoğraf 18 Ağustos 1839 tarihinde resmen bir icat olarak kabul edildi ve aristokrasinin kendi portrelerini çektirerek varlıklarını ölümsüzleştirmek amacıyla kullanılan bir araç konumuna geldi. Portre fotoğrafçılığına Disderi yeni bir boyut getirdi ve fotoğraf levhasını dörde bölerek portre fotoğrafları çekmeye başladı. 100 Frank’a 1 tek fotoğraf çekilirken, Disderi’de 25 Frank’a 12 “portre-kartvizit” çektiriliyordu. Boyutların küçülmesi ile poz süresi de kısalmaktaydı. Portre halka malolmaya başlamıştı. Toplumun tüm sınıflarından insanlar temiz ve düzgün kıyafetleriyle makine önünde poz veriyordu. Fotoğrafçı vitrinlerinde ünlü ve soylularla halktan kişiler yanyana duruyordu ve “çok ünlü kişilerin fizyonomisinde hiçbir anlam kalmadığı” konuşuluyordu.
Ailelerde albümler oluşturuluyor, kendi fotoğrafları yanında ünlü ve önemli kişilerin de fotoğrafları saklanıyordu. Bu fotoğraflar yalnızca portrelerden oluşmuştu ama bir ailenin, bir toplumsal sınıfın, bir partinin portreleriydiler ve bu albümler ülkelerinin görsel panoramasını oluşturuyordu. Hiçbir zaman insan, geçmiş yüzyıllarda kendi görüntüsünü bu kadar çok bulma fırsatını bulmamıştı.
1860’lardan itibaren polis kayıtları, askeri istihbarat, ansiklopediler, aile albümleri, kartpostallar, antropolojik kayıtlar, savaş muhabirliği, foto-röportajlar ve vesikalık fotoğraf gibi hemen her yerde kullanılmaya başlandı. 1888 yılına kadar fotoğraf makinası seçkinlerin kullanacağı bir araç konumundayken, Kodak halkın da kolaylıkla kullanabilmesi için ucuz ve pratik fotoğraf makinasını üretti ve piyasaya sundu. Kullanım olanaklarının çok geniş olması ve hızlı bir biçimde yaygınlaşması, fotoğraf endüstrisinin ve teknolojisinin de hızla gelişmesini sağladı. Taşınabilir fotoğraf makinasının icadı, fotoğraf çekimini bir tören olmaktan çıkarıp, bir “refleks”e dönüştürdü. 1870’li yıllarda Jacob Riis ve Lewis Hine gibi fotoğrafçılar, gecekondu yaşamını, kadın – erkek eşitliğinin sağlanması, çocuk işçiliğine son verilmesi, eşit işe eşit ücret politikalarının sağlanması için fotoğraf çalışmaları yapmışlar ve bu tip sorunların çözümünde çektikleri fotoğraflar etkin roller üstlenmiştir.
Kırım Savaşı, Amerikan İç Savaşı, I.Dünya Savaşı, 1920’ler Nazi Almanya’sı, Amerikan Çiftçi Örgütü (FSA) Projesi, II.Dünya Savaşı ve nihayet Vietnam Savaşı’nda fotoğraf; “her şeyi en yakından gören tanık olarak” varlığını gösterdi. Bu dönemler, gerçeğin doğrudan görülmesini sağlayan fotoğrafın, en saydam araç sayıldığı dönemlerdir. Çünkü belgesel anlamda kullanılması, kitlelere “gerçeğe bu kadar sadık” bir görsel malzeme sunması fotoğrafı, güzel sanatların arasında yer alıp almaması tartışmalarından sıyırıp, demokratik olarak kullanılabilecek bir kitle iletişim aracı haline getirmiştir. Ancak gerçeğe bu kadar sadık bir araç olması, onun bir propaganda aracı olarak kullanılmasını da beraberinde getirmiş ve Naziler tarafından sistemli bir biçimde propaganda aracı olarak kullanılmıştır.
1960 ve 70’li yıllarda savaş, özellikle de Vietnam Savaşı, insanlar tarafından fotoğraf aracılığıyla tanınmış ve anlaşılmıştır. Savaşa karşı çıkışta, fotoğrafın (örneğin; şakağına namlu dayalı kadının fotoğrafı) önemli payı vardır. Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki ulusal kurtuluş mücadeleleri, sömürgecilerin yaptıkları ve sömürgenin batışı fotoğraf aracılığıyla beyinlerde daha iyi kavranabilmiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder